ÇARE MİLLETİN RUHU VE VİCDANIDIR

Büyük Atatürk,
82 yıl sonra bugün yine seni rahmetle ve minnetle anıyoruz…
Senden sonra;
-Milli menfaatlerimizi tam anlamı ile gözeten bir dış politika izleyemedik.
-Cumhuriyetle kazandıklarımızı Milli ve manevi değerlerimizle harmanlayıp evrensel boyutlara taşıyamadık.
-Halkımızın arzu ve isteklerine yeterli cevabı verecek nitelikte Kurum ve Kuruluşlarımızı dizayn edemedik.
-Halkın iradesine yapılan müdahalelerin önünü alamadık.
-Cumhuriyetle Demokrasiyi yıllarca çatıştırdık, barıştıramadık.
-Cumhuriyeti kuran zihniyeti dinsiz, İslamiyet’i yaşayanı yobaz ilan ettik.
-Milli ve Manevi değerleri faşizme, Demokrasi ve insan haklarını komünizme havale ettik.
-Yıllarca sağ – sol, Alevi – Sünni ve Türk- Kürt kamplaşmalarına çanak tuttuk.
-Silahlı Kuvvetlerimizi, Milli Eğitimimizi ve Ekonomimizi emperyal zihniyete bağımlı kıldık.
-Cephede kazandığımız zaferi korkularımız sonucu masalarda harcadık.
-Şeriat, Kominizim, faşizim yaygaraları yaparak, Milletimizin ruhuna ve vicdanına uygun fikir üretecek aydınlarımızın yolunu açamadık.
-“Garibanız, ANADOLU’DA bir gece kondu yaptık sığındık, neme lazım etliye sütlüye karışmayalım” mantığı güderek, dünya tarihinin tek İstiklal harbini yapmış Müslüman Türk Milletini; korku, kompleks ve handikaplarımızla idare ederek bugünkü haline getirdik.

Bölüneceğiz yaygarası yaparak milletimizi galeyana getirip, ülkede kargaşa ortamı yaratmak isteyen zihniyetlere bilerek veya bilmeyerek hizmet etttik,
Milletin verdiği kararlar elimizde;
“Aşiret reisi ile muhatap olmayız.” diye bağırdık, ama Üvey babasına, “Kurtar bizi şu beladan” diye yalvardık.
Hem kel hem fodul olduk,
Hala korkularımıza esir olup,
“Ne işimiz var suriyede, libyada, doğu Akdenizde, Azerbaycan da” diye feryadı figan ediyoruz.
Bazende donkişot vari efelenmenin dikalasını yapıyoruz.

Cesaret gösterip, birazcık cesurca düşünebilsek, büyük milletimizin top yekun kararı ile yapılan, İstiklal mücadelesini, Kıbrıs Barış harekâtını, yıllarca verdiğimiz terörle mücadelemizi, Suriyede, libyada ve Doğu Akdenizdeki hak aramalarımızı pozitif yorumlayıp, dış politikamızı akıllıca yürütebilsek, yıllardır hiç itirazsız bedel ödeyen milletimizin ruhuna tercüman, kanayan vicdanına merhem olabiliriz.

Ne yazık ki; Halen daha, Aydınlarımız, siyasilerimiz kör dövüşü içinden çıkamıyor, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Üniter yapısını bekleyen tehdit ve tehlikeleri göremiyorlar.

BÜYÜK ATATÜRK,
Senin vefatından beri musallat olan hastalık nöbetimiz devam ediyor.
Girdiğimiz zihniyetler çukurundan bir türlü çıkamıyoruz.
Bedel ödemekten ve şahsi ikballerimizi kaybetmekten korkuyoruz.
Ülkemiz siyasetinin bugünkü hali düştüğümüz garabeti yeterince anlatmaktadır.

Tarihi gerçekleri bilerek politika üreten batı zihniyeti, ABD ve Rusya vb. Osmanlıdaki hâkim ve hami TÜRK Milletinin, Cumhuriyetle kazandığı üstün değerlerle birlikte gelişmesi ve güçlenmesi şu veya bu şekilde sürekli engellenmektedir. Maalesef en güçlü taşerorlarıda Anadolumuzdan yetişmiş ve yetişmektedir.

BÜYÜK ATATÜRK;
Bugün huzurundayız ve sana söz veriyoruz,
Korku, aldatılma, görememe, beceriksizlik ve ihanetlerden, asil Milletimiz her zaman ders çıkarmış, doğruları görmüş ve gereğini yapmıştır.
Üstün meziyetlere sahip bir bedeni kaplamış ruh birliği olan Müslüman Türk Milletinin, tarihi gerçekleri ortadadır.
Bugüne kadar bulunan ve zikredilen çözüm önerilerinin çoğunluğu Türk Milletinin ruhuna ve vicdanına uygun olmadığı için başarı sağlanamamıştır. Çare Müslüman Türk Milletinin ruhunda ve vicdanındadır.
Milletimiz, Cumhuriyeti emanet ettiğin gençliğiyle birlikte, mutlaka gün gelecek en iyi çareyi bulup çıkaracaktır.
Dün olduğu gibi bugünde yarında hiç kimsenin Ülkemizi bölmesi mümkün olmayacaktır.
Müslüman Türk Milletinin, dünü, bugünü olduğu gibi sonsuza kadar da onurlu ve güçlü yarınları olacaktır.
Atam sen rahat uyu, ruhun şad mekanın cennet olsun. 10 Kasım 2020