YARIN GEÇ KALABİLİRİZ
Son günlerde ülke gündemine oturan, Terör saldırısı, Şehit cenazelerimizde yaşanan acı ve gözyaşı ile Ülkenin iktidar partisi AK Parti + MHP + BBP (Cumhur ittifakı) ile Ana muhalefet partisi + İyi Parti (Millet ittifakı)+ Altılı Masa arasında yaşanan gerginlik, halkımızı ciddi endişelere sürüklediği bir gerçektir.
Şiddetin ve terörün kaynağı ve destekçileri yürütme tarafından bilinmekte, ancak önlem alınması konusunda yetersiz kalındığı dillendirilmektedir.
Ama asıl sorun, Uluslar arası hukuk, Avrupa ve ABD Siyaseti, yürütmenin elini kolunu bağladığını düşünüyorum.
Terör, günümüz dünyasında, güvenlik güçlerinin inisiyatifinden çıkıp, Emperyalist emelleri olan, Dünya ekonomisi ve siyasetine hâkim ülkelerin (Doğu ve batı Bloku) inisiyatifine geçmiş görüntüsü vermektedir.
Gelişmiş bilgi düzeyine erişememiş ve insanını eğitememiş, gelişen dünyaya ayak uydurmaya çalışılan ülkelerin, yaptığı sosyal ve hukuksal düzenlemeler, dışa bağımlı olmaktan bir türlü kurtulamamakta ve bunun sonucunda da Terörün gelişmesi ve yeni boyutlar kazanmasının önüne geçilmesi zorlaşmaktadır.
Siyasi istikrarsızlıklar ve zayıf ekonomiler fırsat bilinerek başımıza bela edilmek istenen ve yıllardır devam eden bu terör’ü bir şekilde bitirmek zorundayız.
Emperyalist güçler ve işbirlikçilerinin başarıya ulaşamaması için Milletimiz top yekün (Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Boşnağıyla, Alevisi ve Sünnisiyle, sağcısı, solcusu ve Mlliyetçisi vb.) terörü lanetlemeli, Teröre karşı tek vücut olmalıdırlar.
Ortadoğu ve Anadolu da başlayan yönetim zafiyetlerinden tarih boyunca faydalanmaya kalkışan emperyal güçler, sürekli etnik grupları kaşımışlar ve birinci dünya savaşı öncesi ve sonrası gibi bu defa da aynı yöntemle başarıya ulaşmak istemektedirler. Ben onları suçlamıyorum, Emperyal Devletler, politikaları ve çıkarları gereği bizim göstereceğimiz zafiyetlerimizi göz ardı etmezler.
Bölge ülkelerini,
Irakta, Afganistan’da, Mısır’da, Libya’da, Doğu Türkistan’da ve Orta asya’da soydaşlarımıza, Filistin ve birçok Arap Ülkesinde yaşanmış ve yaşanmaya devam edenler uyandırmaya yetmemiş görünüyor.
Bu gün Suriye de yaşananlar tüm açıklığı ile her şeyi ortaya koymaktadır.
Bilinçli ve uyanık olmak zorundayız. Emperyal güçlerin arzuladığı cehennem ortamına giden bir Ortadoğu, önümüzde hatta kucağımızdadır.
Emperyalizmin yıllardır, İnanç ayrılığı olan fakat aynı kök’e sahip İsrail halki ile Filistin halkını birbiri ile savaştırdığı bilinen bir gerçektir. Bunun baş sorumlusu, Avrupa, ABD ve Rusya’dir.
Bunu halkımız bilinçli bir şekilde görmeye başlamıştır
“Biz Amerikanın yanında olmalıyız, onu küstürmemeliyiz”
ya da “ABD’ye karşı çıkmalıyız”
Yoksa “Sırada, Suriye’den sonra İran ve Türkiye var” Gibi boş sözler ile gaflet ve dalalet’e düşüp zaman geçirmemeliyiz.
Irak ve Afganistan’da batağa saplanan, Suriye’de bir türlü başını gösteremeyen Amerikanın halini ve Suriye’yi uzun yıllar nasıl bir bataklık yapıp bırakıp gideceğini okuyamayan, analizini yapamayan sözde aydınların söz ve yorumlarına itibar etmeden,
Milli ve Manevi değerlerimizin ve şanlı tarihimizin gerçekleri ile yüzleşerek, yeni alternatifler üretip ülkemizde istikrarı sağlamak için görevimizi yapmak zorundayız.
ABD’ nin, Irak ve Afganistan’da yaptığını Anadolu’da yapmasına izin vermemeliyiz.
Bölgemizde yaşadığımız ciddi sorunlara ve içerdeki ayrılıkçı terörün ve işbirlikçilerinin yarattığı ciddi sıkıntılara çare üretmesi gereken siyasetçilerimizin gündemlerinin neler olduğunu, neleri tartıştıklarını, doğru veya yanlış olduğundan önce, zamanlamanın, vatandaşımız tarafından, evinde, çarşıda, işyerinde, okulunda, kahvehanede ve çeşitli platformlarda değerlendirilmesi zamanının geldiğini düşünüyorum.
Yüce Atatürk “Ülkeyi yönetenler Gaflet, Dalalet hatta hıyanet içinde olabilirler” dememişmidir.
“Yurt’ta Sulh, Cihanda Sulh” sözü üzerine iç ve dış politikalar üretmeliyiz…
Ülkemizin, 70 yıllık Demokrasi tarihini, Ülkenin ve yaşadığı mahallenin gündemini takip edip değerlendirmeyen ve duyarlı olmayan toplumlar hızla gelişen ve değişen dünyanın çok gerisinde kalmak ve emperyalizmin sömürgesi olmak zorunda bırakılırlar.
Ülkemize ve insanımıza da oynanmak istenen olan oyun budur.
Bu oyunları 40-50 Yıl öncesinden görüp(sağdan ve soldan) kendini feda eden gençliğinin idealizmini yakalayamayan toplumlar, gastrit’e yakalanmış insan gibidirler, (Halk diliyle) “Ne onarlar nede ölürler” Tedavi olmadıkları sürece, sürekli mide koruyucu alarak yaşamlarını sürdürürler…
Misyonu, Ülkenin birlik ve beraberliğini sağlamak, Milletini ve devletini, özüne bağlı kalarak yüceltmek, Emperyal güçler ile içimizdeki ayrılıkçı işbirlikçilerinin ve adeta halkın inancına savaş açmış görüntüsü vermeye çalışan ve hassas dönemlerde kriz mühendisliğine soyunan zihniyetlerin ipini pazara çıkaracak, İmanlı, Misyon ve vizyon sahibi Lider ve yöneticileri bulmak ve onlara görev tevdi etmek toplumumuzun asli görevlerindendir.
Yarın geç kalabiliriz.
Şair ne demiş? “Sahipsiz vatanın batması haktır,
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.”
22 Kasım 2022
HOŞÇA KALINIZ
NOT:
Gaziantep, Karkamış Terör saldırısını şiddetli kınıyorum. Saldırının şekli ve kimliği, dış politikalarımızın analizi açısından önemlidir…